Bu sayfa artık
miadını doldurdu. Buraya her gelişimde, bu blogu kapatıp kendime adam akıllı
yeni bir blog hazırlamanın vakti geldi, diyorum ve bu düşünceyle birlikte yeni
bir yazı yazmaktan vazgeçiyorum. Yeni yazılar yeni bloga yeni bir blog da başka
bir yıla derken okuduklarım üzerine daha az yazdığımı fark ettim.
Kitaplar benim
için okuyup okumadıklarım değil yüzleşip yüzleşmediklerim olarak ayrılır. Her
kitapla diyaloğum farklı olsa da bazı okuma alışkanlıklarım var ve okurken
kitapların yanında bir de defter bulundurmak da bunlardan biri.
Bazen
karakterlerin aile ağacını çizerim bazen aklıma takılan bir ismi yazarım bazen
o sırada hatırladığım başka bir kitabı not düşerim. Kitapları okurken aldığım
bu notların yanı sıra bir de okuduktan sonra yazdıklarım olur. O yazdıklarımın
bir kısmı bazen buraya da taşınır. İşte o 'bazen' bu yıl 'neredeyse hiç' oldu.
Ben de bunun vicdan azabı ile bari bu yılın bir dökümünü yapayım dedim. (döküm
kelimesini kullanarak kitap muhasebeciliği yapmak istemezdim ama Manguel'in
yalancısıyım ilk yazıları muhasebecilere borçluymuşuz.)
"Sabahlarımızın
en parlağında, yazı icat edilmeden önce bir kil parçasına okunabilir bir işaret
kazıyan kişi şair değil, bir muhasebeciydi." (Okumalar Okuması, sf:110)
Ve yine kitap
saymak ne kadar hoşuma gitmese de goodreads sağ olsun her yıl kendime bir hedef
belirliyorum. Rakamlara hiç önem vermesem de bu hedef kitap okumayı boşladığım
zamanlarda bir uyarı oluyor. (Bak bu kitap hala yarım, bak bu aralar çok
yoruluyorsun biraz kendine zaman ayır...)
Yazının asıl
konusu olan (nihayet) bu yıl okuduğum kitaplara gelecek olursam;
Neredeyse hepsinden teker teker bahsedeceğim, okumakla uğraşamam derseniz
kestirmeden bu yıl neler okuduğuma bakabilirsiniz.
Bu yıl en
fazla bilimkurgu-fantastik okudum, Bülent Somay’dan aldığım bilimkurgu dersinin
de bunda katkısı büyük.
Daha önce
başlamış olduğum ve burada da bahsettiğim Babil Kitaplığı serisinden bu yıl da
bir iki kitap okudum. (Saki’den Lady Anne Susuyor ve Villiers de L’lsle
Adam’dan Son Şenliklerin Davetlisi) Bu seri sayesinde Borges okumalarıma da nihayet
bu yıl başladım.
Kitap zevkine
çok güvendiğim bir iki arkadaşımın da tavsiyesiyle Ursula K.Le Guin, Yerdeniz
Büyücüsü serisine başladım ilk 4 kitabı büyük bir hevesle ve kısa sürede okuduktan
sonra bitmesin diye diğer 2 kitabı sonraya saklayacak kadar sevdim.
Bu yıl en çok
sevdiğim kitaplardan biri de Otostopçu’nun Galaksi Rehberi oldu. Havlu ve ‘42’
asla eskisi gibi olmayacak. Douglas Adams demişken Doctor Who’ya atlayabilir ve
bu yıl İthaki’den çıkan Doctor Who: Shada’yı araya sıkıştırabilirim. Favorim
olduğunu söyleyemem ama bir ‘whovian’ için oldukça eğlenceli.
Bu yılki
bilimkurgu okumalarımın en önemlilerinden biri H.G.Wells oldu sanırım.
Dünyaların Savaşı, Görünmez Adam ve Dr. Moreau’nun Adası kitaplarını okudum
daha önce de Duvardaki Kapı’yı okumuştum. Zaman Makinesi’ni bulamıyorum ve
Wells’in yazdığı tüm kitaplar yeniden basılmalı diyorum, umarım bir yayınevi
duyar beni.
Yayınevi
demişken ‘Ubik’ gibi muhteşem bir kitabı yazım hataları yüzünden okurken
zorlandım buna rağmen bu kitaptan sonra Philip K.Dick hayranlığım arttı ve
başka bir kitabını İngilizcesinden okumaya karar verdim. ‘Do Androids Dream of
Electric Sheep?’in- dile çok hakim olmadığım için- hakkını veremesem de çok
beğendim. Nail Gaiman’ın ‘Neverwhere’ kitabı için de aynısı geçerli.
Uzun zamandır
okuma listemde olan Fahrenheit 451 de bu yıl okuduklarımdandı. Metrobüste bu
kitabı okuduğumu gören bir kadının ‘Filmini de mutlaka izleyin.’ Demesi çok
hoşuma gitmişti. (Çok sevdiğiniz bir kitabı okuyan birini gördüğünüzde
kendinizi ‘o kitapla o kişinin arasına girmek’ ya da ‘onlara katılmak’ zorunda
hissetme durumunu bilirim.)
Ve Solaris…
Üzerine uzun uzun düşünmek, yazmak ve mutlaka tekrar okumak gerekir. Bir de
mutlaka film ile kitabı karşılaştırmamak!
Normalde pek
şiir okumam şiirden de çok anlamam. (şiirden anlamak da ne demek oluyorsa?)
Daha doğrusu önceki yıllarda bu basmakalıp cümlelerle şiirden hep uzak durdum.
Ama yine bazı ‘dost’lar sayesinde bazı isimlerle tanıştım. Birhan Keskin, Didem
Madak, Oruç Aruoba ve Furuğ Ferruhzad ve bazı şiirlerle karşılaştım, tekrar
tekrar okudum. (Bu arada şiir önerilerinize açık olduğumu belirtmeliyim.)
2014 yılında
tabii ki çok sevdiğim Perec’ten, Calvino’dan ayrı kalmadım. Aralara Rus
Edebiyatı sıkıştırdım; Dostoyevski, Gogol. Biraz da İngiliz Edebiyatı; Shakespeare
ve Virginia Woolf.
Yabancı’yı
ikinci kez okudum.
Adını daha
önce duymadığım yazarlarla tanıştım; Mario Bellatin gibi.
Adını hep
duyduğum yazarlarla yolum kesişti Robert Musil gibi. (Üç Kadın’ı okudum ve
Niteliksiz Adam okunacaklar listemde başlara yerleşti.)
Bu yıl
üzülerek çok az öykü okuduğumu fark ettim. Sait Faik de olmasa öyküsüz bir yıl
geçirmiş olacakmışım, ne fena!
Ayrıca bu yıl
seyahatime eşlik ettikleri için farklı bir yere sahip olan iki kitaptan daha
önceki yazımda bahsetmiştim; Gündüz Vassaf’tan Mostari ve Ivo Andriç’ten Drina
Köprüsü. (Bu arada Drina Köprüsü’nü aylarca bitiremediğimi de belirtmem gerek
belki başka bir yazımın konusu olur.)
2014 her ne
kadar benim için bilimkurgu yılı olsa da ‘kurgu olmayan’ kitaplarla da bu yıl
oldukça iç içeydim. Bunların içinde mimarlık ve kente dair okumalar var; Büyük
Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı, Ten ve Taş, Dünya Adil Değil, Ütopya:
Hayali Ahali Projesi ve anladığım kadarıyla her yüksek lisans öğrencisinin
olmazsa olmazı sayılan Pasajlar ile Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor.
Bunların
dışında; Aldous Huxley’in kişisel deneyiminden yola çıkıp yazdığı Algı
Kapıları, A.Alvarez’in büyük umutlarla aldığım ama hayal kırıklığına uğratan
kitabı Gece: Gece Hayatı, Gecenin dili, Uyku ve Rüyalar, Azra Erhat’tan büyük
bir zevkle okuduğum ‘İşte İnsan’.
Ve son olarak
yazımı yılın zayıf halkaları ile bitiriyorum. Ayn Rand ‘Hayatın Kaynağı’ (Neden
sevmediğim üzerine sayfalarca yazabilirim ama yarıda da bırakamazdım), Barış
Bıçakçı ‘Aramızdaki En Kısa Mesafe’
(Barış Bıçakçı konusunda kafam biraz karışık.) Ferzan Özpetek ‘İstanbul
Kırmızısı’ (Özpetek daha çok film çekmeli ‘sadece’ film çekmeli.) ve Hakan
Bıçakçı’dan Boş Zaman.
2015’e ise
Proust okuyarak başladım. Tek söyleyebileceğim, hadi hayırlısı…