6 Mayıs 2012 Pazar

ekmekten suya köpekten çocuğa

Bir anda ortaya çıkan zayıf bir köpek beni ısırmaya çalışıyor. Çığlık atmıyorum, kaçmaya çalışmıyorum acısını bedenimde hissediyorum ve birazcık ısırmasından bir şey olmaz bir derdi var belli ki birazdan bırakacak beni diye düşünüyorum. Sonra aklıma dank ediyor ki ben bu köpeğe ne zamandan beri yemek vermiyorum. Aslında benim köpeğim de değil, bir nedenden ötürü bana bırakılmış, sorumluluğu bana kalmış gibi. Daha önce böyle bir sorumluluğum olmadığından, daha önce hiç hayvan beslemediğimden olacak ki sadece bir kez yemek vermişim ve unutmuşum belli ki o da açlıktan beni ısırmaya başlayana dek kendisini hatırlatamamış. Derdinin açlık olduğunu anlamam yetmiyor, bir yandan köpeğin dişleri bedenimde (sanırım bacağımı ısırıyor.) bir yandan yiyecek bir şeyler arıyorum. Önüne ekmek atıyorum ve bu beni bırakmasına yetmiyor. Evet diyorum ekmek yemez ki köpek başka bir şey olmalı başka bir şey ama ne? Su veriyorum.
Ardından kucağımda nefes alamayan bir erkek çocuk görüyorum 6-7 yaşlarında zayıf, yüzü bembeyaz. Ve su içirmeye çalışırken boğulduğunu bir anda ne olduğunu anlamadan onun öldüğünü düşünüyorum ve koşarak anneme gidiyorum. Çocuğu annemin kucağına bırakıyorum ve tam anneme olayları açıklayacakken annem çocuğu sevmeye başlıyor, ölmemiş. ve ben bir açıklama yapmıyorum ve uyanıyorum.

Not: Bu kez kendi kendimin Freud'u olmaya falan kalkışmıyorum. Rüya işte deyip geçiyorum. Yoksa işin içinden çıkamam. Ben hep diyorum size benim bilinçaltım bir çöp kovası gibi. Bir de adi ve pislik ve adeta bana düşman. İyi ki rüyalarımın pek azını hatırlıyorum. Yoksa kafayı yerdim ama bence falcılık boşuna moda bu aralar rüya tabircileri moda olsun mesela ben bir rüya tabircisi bulsam koşa koşa giderim ya da durun yahu ben mi rüya tabircisi olsam?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder