7 Kasım 2010 Pazar

cetvelle çizilen kedi

''Siz, saatleri yaşadınız. zamantaşlarını. Niceldir saatler. Adsızsırlar. Renklerini, kokularını kişiselliklerden alırlar.
Aylar birbirinin içinden yürüyebilir. Ağustosta bile marta gönderme vardır. Yine de gönderme mevsim mantığıyla sınırlıdır.
Günlerse bambaşka. bir günün öbürünün önüne geçmesine izin yok. Günün gizi hem kişiselliğimizde, hem de onun kendi kişiselliğinde.
Siz, saatleri yaşadınız. henüz sözcük haline dönüşmemiş, ya da bir sözcük karşılığı oluşmamış durumlar yarattınız. Tanığınızım. ''

Her zamanki gibi ne güzel diyor Cemal Süreya. Hele
'mühendisler geldiler; kedi resmini bile cetvelle çizerler.' derken titriyor içim, titriyor cetvelim. Ben ki hayallerimi cetvelin katılığına bırakmakta zorlanıyorken ben ki günlerim birbirinin içine geçerken saati unutuyorken ben ki zamantaşlarını parçalamaya çalışırken kendimi parçalıyorken...

''güneş her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyordu.
gerçek neydi biliyor musunuz: her şey.''

Cetvelle çizilen o kedi oluveriyorum sonra o gerçeklikte. Kuyruğumu kıvıramıyorum, tırnaklarım çok keskin bir tek bıyıklarımı beğeniyorum briyantinle parlatsam böyle olmazdı hani diyorum ama tüylerim! Keşke onlar yumuşak olsaydı da insanlar benden kaçmasaydı. Ama olsun artık kirpileri anlayabiliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder