12 Aralık 2011 Pazartesi

any where out of the world

Elimde 'Paris Sıkıntısı', içimde İstanbul.

Seviyorum bu kenti ama başka bir yerde yaşamadığımdan belki de. Hiç kaçıp gitmedim. Kısa terk edişlerin sonunda hep ona döndüm. İkimiz de birbirimize ait olmadık. Ya da bunu kabullenmedik. Hiç İstanbullu olmadım ama hep İstanbul'da oldum. Hep onu dinledim kah gözüm kapalı kah açık, ve beni de hep o dinledi, sadece o. Yine de çok konuşmadık. Tüketmek istemiyoruz yaşanacakları, o saklanıyor köşek bucak bense korkuyorum adım atmaya.

' Bu yaşam her hastası yatak değiştirme saplantısına kapılmış bir hastanedir. Kimi soba karşısında çekmek ister acısını, kimi pencere yanında iyileşeceğine inanır.
Bana da hep bulunmadığım yerde rahat ederim gibi gelir, ruhumla durmadan tartıştığım bir sorundur bu göç sorunu.' (Charles Baudelaire, Paris Sıkıntısı)




Ruhuma nerede olmak istersin diye sorduğumda yanıt alamıyorum ben de. Nerede ölmek istersin diye soruyorum ürkütücü bir şekilde? Burada değil diyor ama ekliyor üzülerek muhtemelen bu 'rezil' şehirde bir asfaltta öleceğim. Peki nereye gömülmek istersin? Şaka mı yapıyorsun git bunu bedenine sor!

Öyle işte. Ah Baudelaire neler getiriyorsun aklıma. Şiirle sarhoş olmayı seçtim. Şarabı ve erdemi kendi hallerine bıraktım didişip dursunlar. Ruhumu da kelimelerle besliyorum sussun diye. Elimden 'Paris Sıkıntısı'nı attım içimden de İstanbul. Kısa bir süreliğine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder