17 Kasım 2011 Perşembe

İstanbul Hatırası

Yıllardır, okuduğum kitaplar hakkında bir şeyler yazacağım yazacağım diyor sonra tembelliğe yeniliyordum. Bir ucundan başladım mı ne?
Okulumun 2 hafta tatil olması ve soğuk havanın da etkisiyle kitaplarla özlem giderdim. Ne zamandır okuyacağım dediğim 'İstanbul Hatırası'nı da okudum. Daha önce Ahmet Ümit'ten Sis ve Gece ve Bab-ı Esrar'ı okumuştum. Sis ve Gece'yi çok uzun zaman önce okumuş ve beğenmiştim. İlk defa yerli polisiye okuyordum ve çok da beklentim yoktu ne yazık ki. Daha sonra Bab-ı Esrar'ı okumuş ve Elif Şafak'ın Aşk'ı ile aynı dönemde okuduğum Mevlana'lı Konya'lı bu roman o kadar da cazip gelmemişti bana.(Elif Şafak'la kıyasladığımda daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.) Çünkü hali hazırda Mevlana ve Şemsi Tebrizi gibi mükemmel bir konu vardı ve yazarın buna ne kattığı çok önemliydi. Bu sefer de elimizde 'İstanbul' gibi muhteşem bir konu var.
İstanbul hakkında yazmak cesaret ister. Ahmet Ümit de bence büyük ve önemli bir işe girişmiş. İstanbul büyük şehir ve İstanbul'un tarihi daha da büyük.
Ahmet Ümit İstanbul' a borcunu ödemiş bir nevi, uzak tarihini yakın tarihini hatırlatmış okura öyle ki sadece anıtsal eserlerden saraylardan değil Balat'tan, Kurtuluş'tan hatta Moda'daki efsanevi meyhane Koço'nun Yeri'nden bile bahsetmiş. Bununla yetinmeyip okura kitap önerileri de sunmuş hani İstanbul'u daha da iyi tanıyın diye. Bir cinayet rotası vermiş, bu neden İstanbul'u tanımak için yapacağınız bir gezinin rotası olmasın?
Buraya kadar güzel. Ama Ahmet Ümit Edebiyat'a borçlu sanıyorum hala. Polisiye olmasına rağmen akıcı olmayan bir dil, gereksiz sözcük kullanımlarıyla uzatılmış cümleler, aralara tek tük yerleştirilmiş 'altı çizilmelik' cümleler...
Ve kurguya gelince...O da tam bir hayal kırıklığı. Ahmet Ümit klasik bir polisiye romanın sınırlarında takılıp kalıyor. Ortada bir cinayetler dizisi, karakterlerin körlüğü nedeniyle apaçık ortada durduğu halde çözülemeyen cinayet nedeni ve katiller! Okura 'Bak seni köşeye yatırdım.' demek istiyor oysa okur o hiçbir şeyi görmeyen karakterler kadar saf değil. Nedenlerin daha güçlü olmalıydı diyor tatmin olmuyor. (En azından kendi adıma konuşabilirim sanırım.)
Altı çizilmelik cümleler demiştim ya işte onlardan birkaçını yazıyor, kitabı henüz okumamış olanların tadını kaçırmamak adına kurgudan ve karakterlerden daha fazla söz etmek istemiyorum.
' ve yine biliyordum ki, katiller her zaman kötü insanların arasından çıkmazdı.' (sf.49)


'Kötülüğün toprağında özgürce dal budak salan bir zekanın neler yapabileceğini kestirmek imkansızdı.' (sf:175)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder