18 Kasım 2011 Cuma

Sahi neydi bu boncuklar?

'Bilinçaltım çok mu kirli?'
Kafam nelerle dolu böyle?
Peki şimdi bu metafor neydi?
Rüyalar tersine çıkar, rüyayı hayra yormak gerek bir de çok kimseye anlatmamalıymışsın. Rüyalar dinleyebilene ve içinde kötü düşünce olmayana anlatılmalı.
Bilinçaltım uzun zamandan beri ilk defa beni bu kadar şaşırtıyor. Uyanır uyanmaz yanımda bulunan kalemle yazıveriyorum hatırladıklarımı. Ve herkese anlatıyorum. Nasıl yorarsanız diyorum, nasıl yorarsak...
'Boncuk kusuyorum' bitmek bilmeyen boncuklar teker teker çıkıyor ağzımdan bazen de ben elimle çıkarmaya çalışıyorum sonu gelmiyor, küçük metal rengi boncuklar kimisi soyulmuş kimisi parlak.
Unutulmuş eski bir sinema kapının önünü su basmış ve oracıkta duruyorum annemle yağan yaağmurdan korunmaya çalışıyorum, karşıya geçmemiz gerek geçiyoruz. Burası unutulmadan fotoğrafını çekmeli diyorum, küçük bir kasabadayız. Ben fotoğraf makinesine pil koymak isterken bir kadın yaklaşıyor ve ben makineden anlarım diyor. 'makineden anlarım' 'makine' 'silah' 'kurşun'... Piller kurşuna dönüşüyor, elimde bir silah tutuyormuşum ve bu silah benim suç aletim, kadının amacıysa kanıt toplamak. Kendimi temize çıkarmaya çalışıyorum suçsuz muyum bilmiyorum ama 'ben sahafla konuşmalıyım' diyorum o suçsuz derse suçsuzum diğerlerini o ikna edebilir. Ve diğerlerine çemkiriyorum 'Tek doğru sizsiniz öyle değil mi, siz günahsızsınız, bense sizin gözünüzde cehennemlik bir günahkar, oysa yanılıyorsunuz.' Sonra sahafta buluyorum kendimi annem de orada, derken bir bardayız. Barı işleten amcammış (hiç tanımadığım bir adam) Neslihan'ın saçları bu kadar kıvırcık ve dalgalı mıydı öyle çıkmış videoda diyor, yanlışlıkla bir filme girmişim öylece donuk bakıyorum. Saçlarım da bakışlarım gibi donuk oysaki. Yengem olduğunu düşündüğüm bir kadın bar sandalyesinde oturan anneme portakal suyu ikram ediyor beni ise görmezden geliyor. Bir taraftan tezgahtaki havuçlu keke bakıyorum bir yandan da boncuk çıkartıyorum. İçimdeki boncuklar hala bitmemişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder